Milattan önce 3000’li yıllarda Halkapınar Gölü ve kaynağı çevresinde ilk misafirlerine ev sahipliği yaptığı düşünülen İzmir’in son kazılarla yerleşim tarihi günümüzden 8500 yıl öncesine kadar uzandırılmaktadır. Bornova İlçesindeki Yeşilova Höyüğü’nde elde edilen yeni arkeolojik bulgular, kentin yaklaşık 8500 yıllık bir tarihsel geçmişe sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Mitolojik bilgiler, Smyrna/İzmir’in ilk kurucularının Lelegler, Luviler veya Amazonlar olduğunu söylüyor. İlk kentleşme süreci, milattan önce 1000’li yıllarda İzmir ve çevresinde görülen Antik Yunan’a ait küçük şehir devletleriyle gözlenmektedir. Körfez, ilkçağlarda Yamanlar dağının eteklerine kadar uzanıyor ve karayla birleştiği yerde denize parmak gibi uzanan bir yarım ada bulunuyordu. Smyrna’nın ilk sakinleri yarımadadan başlayıp Yamanlar dağının eteklerine doğru uzanan alanda kentlerini kurmuşlardır. Roma Dönemi’nden İzmir’e kalan en önemli yapılar olan su kemerleri, yıllarca kentin su gereksinimini karşılamak amacıyla kullanıldı. M.S. 395 yılında Roma’nın doğu ve batı olarak ikiye bölünmesiyle Smyrna Doğu Roma İmparatorluğu sınırları içinde kaldı. Bu dönemde inanç sistemi de değişmiştir, Anadolu’da yaygınlaşmış olan Hristiyanlık,İ zmir’de de hakim inanç olmuştu. İsa’nın, annesi Meryem’I emanetettiği Yohanna’dan sonra, Hristiyan öncülerinden Aziz Pavlus’un Ege Bölgesi’ne gelmesiyle Smyrna, Efesos, Bergama, Sardes, Alaşehir, Denizli ve Akhisar’da ‘7 Hristiyan Kilisesi’ kuruldu.
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun yoğun Türkmen akınlarına sahne olmasıyla birlikte İzmir ve çevresinde ilk kez Türk egemenliği görülmeye başlamıştır. 1081’de denizci Türkmen Beyi Çaka Bey, İzmir’i merkez alarak bir beylik kurmuş ve yaklaşık 16 yıl egemenliğini sürdürmüştür. Çaka Bey’in 16 yıllık hâkimiyetinden sonra İzmir ve çevresinde Türk izlerini kuvvetlendiren asıl dönem, Aydınoğulları Beyliği’nin 1308’de Birgi’de kurulmasıyla başlamıştır. 1317’de İzmir’i ele geçiren Aydınoğlu Mehmet Bey, İzmir’in yönetimini oğlu Umur bey’e vermiştir.
1402 yılında Timur’un batı seferi sırasında Liman Kale ele geçirilmiş, İzmir’de Türk varlığı pekiştirilmiştir. II. Murat döneminde İzmirtekrar Osmanlı Devleti topraklarına dahil edildi. Fatih Sultan Mehmet döneminde İzmir ticaret yollarının Akdeniz’deki merkezi konumuna geldi. 1750’li yıllara kadar İzmir Osmanlı döneminde Orta Asya’dan gelen ticaret yollarının; İpek Yolu’nun aracı bir limanı olarak kullanıldı. Bu tarihten sonra ise İzmir, kendi tarımsal ve ticari ürünlerini Avrupa’ya satan, çok daha önemli bir liman haline geldi. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İzmir üç yıl boyunca Yunanlılar’ın kontrolü altında kaldı. Kurtuluş Savaşımızın ardından 9 Eylül 1922 tarihinde Türk Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle bu işgale son verildi. 13 Eylül 1922 tarihinde İzmir’in Basmane bölgesinden başlayan yangında Alsancak bölgesindeki pek çok tarihi yapı yok oldu. 17 Şubat 1923’de Mustafa Kemal Atatürk’ün İzmir’de açılışını yaptığı Birinci Türkiye İktisat Kongresi’ni ulusal ekonomimizin oluşumundaki ilk adım sayabiliriz. İzmir’deki yeniden imar çalışmaları 1930’lu yıllarda başlamış; Gazi ve Fevzi Paşa bulvarları bu çerçevede oluşturulan ilk büyük caddeler olarak belirmiştir. 1936 yılında ilk kez ziyarete açılan İzmir Enternasyonal Fuarı ise ulusal ekonomimizin uluslararası sermaye hareketlerine eklemlenmesine katkıda bulunmuştur. 1984 yılında büyükşehir unvanı kazandı. Günümüzde İzmir; coğrafi konumu, kültürel ve tarihî zenginliği ile Türkiye’nin en Avrupai şehri olarak görülmektedir. İzmir aynı zamanda farklı kültürlerin, yaşam tarzlarının, inançların binlerce yıldır bir arada barış içinde yaşadığı bir hoşgörü şehridir.